28 Şubat 2012 Salı

BABAM

                                          

BABAM


        Belki artık sihirli değneklere, perilere inanacak yaşı çoktan geçtim…Artık gözle görülür, elle tutulur inançlarım, amaçlarım var.Ama size yalan söylemeyeceğim. Aramızda kalsın: ‘Benim babamın sihirli değneği var’. Gerçekten…Ben bizzat-şahsen- kendim gördüm…Yoksa akıl alır mı beynimin, düşüncelerimin, sıkıntılarımın birden ferahlığa ulaşmasını…Evimize gelen huzuru,sırtımı dayadığımda o inanılmaz gücü, sevgiyi,şefkati,anlayışı, fedakarlığı, HER ŞEYE RAĞMEN fedakarlığı sihirli değnekten başka ne açıklayabilir söyleyebilecek olan var mı???Kimse aksini iddia etmesin.Babamın bir sihirli değneği olmadığını söylemesin kimseler bilmeden. Çünkü ben şahidim…Ve inanın çok ama çok şanslıyım hem de çok…Her şey için sonsuz teşekkürler babam.Işık tuttuğun yolda emin adımlarla ilerliyorum ve diliyorum tez zamanda meyvelerimizi  toplarız….Seni çok seviyorum BABAM…

11 Şubat 2012 Cumartesi

Her Şeyden öNce hisLer



             

                                                                                                            

Eskiden beri bir şeyler karalarım. Her zaman yoğun duygular içerisinde olmuşumdur.Aşık oldum, acı çektim, üzüldüm, belki üzdüm ama daha çok aşk yoğunluğum vardı kendi içimde. Yoğundum çünkü çok sevdim öylesine değil baya baya sevdim,değer verdim. O yüzden iyi yada kötü yazılar yazmamı aşka bağladım hep. Her şey aşktı benim için. Aşk olunca her şey olurdu. Gözüm aşktan başka bir şey görmüyordu. Tabi aşkın yanında çok değerli dostluklarımda oldu. Sevgimi, dostluğumu da aşk gibi yoğun yaşadım ve sevgimi sonuna kadar sundum. Hiç bir zaman fedakarlıktan vazgeçmedim. Hem de hiç öyle karşılık beklemedim. Çünkü iyi olanın karşılığı her zaman vardı. Bunu biliyordum ve bunu bilmek bana yetiyordu.
O zamanlar aşkın gücüne, aşkın her şeyi yaptırabileceğine inanırken şimdi çok daha farklı düşünüyorum. Aşk yada dostluk hiç fark etmez. Aşkı aşk,dostluğu dostluk yapan insanın niyeti ve çok çok büyük ölçüde HİSLERİ. Neden bilmiyorum ilerde fikrim değişir mi onu da bilmiyorum ama hislerin gücüne öyle çok inanıyorum ki. Ya öle bir şey ki insan bir durup sakince ve mantıklı düşününce  doğru hissedemeyeceği ve hislerine güvenerek doğru yolda ilerletemeyeceği hiçbir şey yok bence. Yeter ki düşüncelerinin kafanı bulanıklaştırmasına izin verme.
Öyle ki ben bugün bu bloğa içimden gelenleri yazabiliyorsam tabi ki yaşadığım aşkların yaşadığım dostlukların birikimi ile oluyor hepsi. Ancak bana o aşkı o dostluğu yaşatan hislerim…Yani BEN.
Buradan asıl olan konuya geçecek olursam son bir kaç yılda öğrendiğim ve bu son yıl iyice kavradığım belki de en iyi öğrendiğim şey BEN. Kendimin ne kadar önemli olduğu. Ne kadar özel olduğum. Hayatta her şeyden önce kendime özen göstermem gerektiği. Ben olmadan hiç bir şey olmaz her şey anlamsız. Herkes için böyle ben olmadan sizin hiçbir anlamınız yok…Aynı şekilde sizin içinde siz olmadan da başkalarının hiçbir anlamı yok. Yaşadıklarına,sözlerine çok önem verdiğim dedemin dediği gibi sağ gözün sol göze ,sol gözünde sağ göze faydası yok…Sağ göz sol ile, sol göz de sağ göz ile daha anlamlı…Ama ille de bir gerçek varsa o da bundan sonra önce BEN. Önce kendim için sonra sevdiklerim için….

8 Şubat 2012 Çarşamba

YorumcuğuM

       
          Blog kullanmaya başladığımdan beri kitap okumalarımı düzenli hale sokma çabası içindeyim. Dedik ya başlangıçta yeni farklı bir hayat diye dediğimizi yutmak olmaz. İşin içine kitap okumayı ve okuduğum kitapları yayınlamayı da kattım. Okuduğum kitapları yayınlama ve yayın listemin kabarık olması için uğraşıyorum. Millete neyse benim okuduğum kitap sayısından. Gösteriş işte benim ki:)
          Tabi ki durum öyle değil. Neredeyse doğduğumuz andan itibaren kitap okumak iyi bir şeydir, kitap en iyi dosttur cümlelerini duyuyoruz. Bu bloğu açmamda ki amacım zararlı insanlardan uzak durup, bir şeylerle uğraşarak kendime küçük de olsa iyi bir şeyler katarak zaman geçirmekti. Zamanımı internet başında geçirmem çevremdeki zararlı yaratıklardan uzak durarak geçirmemden kat ve kat daha iyiydi. Baktım blog yazan henüz hiç tanımadığım arkadaşlarımdan öğrenebileceğim çok şey var.Herkes kendine kattığı, öğrendiği, duyduğu, duygularını, gönlünden kopan küçük hediyelerini, maddi-manevi çokça şeyi paylaşıyor. Bende kendime bir şeyler katmaya, içinde bulunduğum KPSS şartlarına en uygun olarak kitap okumakla başladım. Bir süre de bu şekilde devam edeceğim. Başlangıçta sadece okuduğum kitapları paylaşarak insanlar 'bu bloğu açtın kitap okuyacağım dedin okuya okuya bu kadar mı kitap okudun' diye içlerinden geçirmesinler diye elimden geldiğince kitap okumaya çalıştım. Önceden olsa şimdi şu programı izleyeyim sonra okurum derdim.Sonra yavaş yavaş televizyonun bana kattığı bir şey yok ama kitap okuyarak bir kitap daha ekleyebilirim listeme diye saçma bir şekilde kendimi motive etmeye çalışmaya başladım. Ama şunu anladım kitap okumaya ne amaçla başlarsan başla bir süre sonra gerçekten bir ihtiyaç haline geliyor. Bir şeyler öğreniyorsun ve kendini gerçekten iyi hissediyorsun ve insanın kendine ilginç nereden geldiğini anlamadığı bir GÜVEN , bir İNANÇ geliyor. Hani derler ya isteyince ,emek harcayınca yapamayacağın hiç bir şey yoktur diye...Gerçekten öyle. Bu duyguyu çok yoğun yaşamaya başlıyorsun. Beni bu yazıyı yazmaya ve bu duyguyu yaşamama sebep olan kitap 'HER ŞEY SENİNLE BAŞLAR'. Blog yazmaya başlamadan öncede ara sıra kitap okurdum. Nasıl televizyonda pembe diziler takipçisi isem kitap okumakta da pembe kitap okuma takipçisiydim.Nerede aşk var, nerede aşk acısı var, nerede duygusal kopmalar var ben orada. Kesinlikle romanları kötülemek amacında değilim. Sonuçta onlarda bir emek.Ama benim bahsedeceğim kitap gerçekten çok başka. Bu kişisel gelişim kitaplarının tadına çokça zaman önce 'BEN DÜNYANIN EN AKILLI İNSANIYIM' adlı kitapla başlamıştım. Bu kitapta gerçekten çok güzeldi. Ama bu 'her şey seninle başlar.' yok mu tadından yenmiyor.Deli gibi kitap okuma duygusu uyandırıyor bende. Kişisel gelişim kitaplarından öğreneceğim çok şey var mı gerçekten bilemiyorum. Çünkü ben kendimi bildim bileli bir şey yapmadan önce milyon kez düşünürüm.O yüzden hayatımda yaptığım hatalar sınırlıdır, belki de yoklar bile.(Dostlarıma duygusal bağlılığımı ve her seferinde hayal kırıklığı yaşamamı saymaz isek.) Yaptıklarıma, ağzımdan çıkanlara, oturup kalkışıma milyon kez dikkat edip ölçüp biçsem de zaman geliyor  çevremdekilerin hayata bakışları,davranışları,sorumsuzlukları gözümün taaa içine batıyor ve beni kahrediyor,  çünkü içinde bende sürükleniyorum. İşte bu gibi zamanlardan birinde iken ve düşüncelerim, neyi nasıl yapacağım, beynimde iyice bulanmışken gerçekçi bir şekilde öz eleştiri yaparak bu kitabı okumam beynimdeki bulanıklığı sildi attı. İçim öyle ferahladı ki sanki sorun ortadan kalkmıştı.Oysaki sorun hala olduğu yerde hatta gittikçe daha çok batağa batmakta. Ama benim içim ferah,yormuyorum kendimi eskisi kadar. Demek ki hayatta istediğin şeyi milyon kez düşün yine de kitaplardan öğreneceğimiz çok şey var ve olacak da. Belki kitapta yazılanları biliyordum,belki uyguluyordum ama gün geliyor öyle bir duruma geliyor ki insan doğru olan ne ayrımını yapamayacak duruma geliyor.İşte bu kitapta beni kendime öyle bir getirdi ki artık eskisinden de daha berrağım:):)
         Yani demem o ki, kıssadan hisse:''OKUYUN,KİTAP OKUYUN''   ;);)

Template by:

Free Blog Templates