27 Kasım 2012 Salı

UĞUR BÖCEĞİM'E (SeRa)


Kalemimin yine senin için yazası geldi...Düşündü de seninle yaşanılan dünya bambaşka.Bu dünyadan farlı bir dostluğun,samimiyetin var. Senden gördüğüm incelikleri,kibarlıkları, nezaketi burada tanıştığım kimseden göremiyor ve onlara gösteremiyorum.En basitinden msj yazmak için biri telefonumu istese teli msj yazmaya hazır konuma getirip kişiye teslim etmek en samimi olanı.Bu samimiyeti gördüm senden,sende kendimi buldum bu gibi küçük ayrıntılarla.Ama burada yapamıyorum."Ne münasebet canım" diyorum,"herkes aradaki çizgiyi bilsin".Teli bugün ister, yarın bir daha ister usanıp telefonu kişiye tamamen teslim ettiğimde nereden bilebilirim ki telefonumdaki özel bilgilerimi karıştırmayacağını???Öncesi de başıma geldi.Yine güvendiğim el güvenimi boşa çıkarırsa senden öncekilerde olduğu gibi..Ki ben yazılarımın bir çoğunu telime kaydeder uygun bir zamanda da bloguma taşırım.Aslında belki de telefon işin bahanesi.Burada yeni tanıştığım insanları sevemedim,samimi bulmuyorum insanları.Uzak dursunlar benden.Dershanede bilgi alışverişi yapacak yakınlığımız olsun yeter.Bu bizi daha ileriye taşıyacaksa kalsın dershane arkadaşlığını da istemem.En iyisi mi ne biliyor musun??Ben Ankara'ya geleyim:) Orada senin dostluğun,kardeşliğin ile huzur dolu,sevgi dolu bir yaşam olsun.Yada sen bizim apartmana taşınsan ya:)Aslına bakarsan burada artık hiç sıkılmıyorum ama senin yerin ayrı işte.Buradaki komşularımız da çok tatlı.Burada kocaman bir aile oluruz:) Hem seni daha üniversitedeki arkadaşlarımla tanıştırıcam, onları da çok seviyorum.Anlayacağın tatlum,balum...Hayatımda seninle yapacağımız çok şey var, bu hayata sığamayacak kadar...Yani senin dostluğun hep ama hep benimle olsun.Neden biliyor musun?Nasıl olduğunu bende anlamadım ama senin yanında olunca hayatıma çektiğim insanlarda iyi güzel oluyor.Ne zaman ki sen yoksun gereksiz bulduğum insanlar girmeye başlıyor hayatıma...O yüzden bir kez daha iyi ki varsıN....

O TÜRKAN YOK MU O TÜRKAN:)

Pepee Kardeşini Çok Seviyor



Sóley - Kill The Clown

MATEMATİK


Matematiği Gündelik Hayatta Kullanmak
odayı dağıtmak kolaydır.
içini dağıtmak gibi çoğu zaman.


odayı toplamaksa çok zahmetlidir, herkes için. çünkü bu her insanın omuzlarına alamayacağı bir zorunluluk ve sorumluluk gerektirir.
o odanın birkaç dakika sonra tekrar dağılması, "ben evlenmeyi düşünmüyorum" diyen bir insanın evleneceği gerçeği gibi yüzünüze çarpar. ne acı.

            
        odanın toplama üzerine dağılma özelliği vardır.
aslında bu basit bir denklem gibi görünüyor. biraz daha açayım müsaadenizle.


oda = masa+yatak+sandalye+koltuk+masa+televizyon+kitaplar+dolap+vs 
bu durumda,
dağınık kız x oda = dağınık kız x (masa+yatak+sandalye+koltuk+masa+televizyon+kitaplar+dolap+vs)


evet, gördüğünüz gibi, eşyalarımızın somutluğu, dağınık kızımızın yüzüne "çarptı". çünkü o kız her ne kadar odasını ihmal etse de, diğer tüm vaktini evin diğer odalarında harcasa da, oraya dönmek zorunda. toplamak ve annesinin gözüne düzenli gözükmek zorunda.


kızınsa içi darmadağınık. anlamasınlar diye odasını topladı. aslında içindeki "soyut şeyleri" saklayabileceği yatak altı veya tıkabileceği bir dolabı yok. dağınık kızın toparlanmaya ihtiyacı var. birisi onu toparlayıp kendisine geri versin.

Alıntı:

denize inen yokuşlar: kıyıdan

denize inen yokuşlar: kıyıdan: bazen bir arka kapı bulup kıyın kıyın sıvışıp çıkmak istiyorum hayattan

KAYBOLMAK İSTİYORUM...


Bazen ister ya insan kalabalığın içinde kaybolmayı, kaybolmak istiyorum.Okuduğum kitaplardan,ilgilendiğim bazı alanlardaki okuduğum yazılardan öğrendiğim pozitiflikler pufff dedi gitti sanki!!!Oysa ne iyiydim şimdiye kadar.N'oldu da böyle kendimle bile konuşasım, kendimi dinleyesim, kendimi göresim gelmiyor? Aslında cevabı belli ya dile gelmiyor,gelemiyor...İçim patlayacak gibi, zamanı geri alsak çok mu imkansız???? O zaman bana düşen somurtkan bir suratla dolaşmak...Her şeye herkese ters olmakta fena sayılmaz.Bana iyi gelecek olansa zaman(bunca zaman iyi gelmemiş ya neyse)... Ama ne yalan söyleyeyim benim her zaman en sevdiğim halim içimde bütün güzellikleri,pozitiflikleri,çocuksu iyiliklerimi,çocuksu saflıklarımı taşıdığım taşıdığım halimdir. O yüzden şu aralar kendimi hiç ama hiç sevmiyorum.Kendimi sevdiğim günlere dönmenin umuduyla....SEVGİLER.....

17 Kasım 2012 Cumartesi



Hayatımızda en yüce, en güçlü,

en faydalı dayanağımız 

ANA BABA

evinden kalan hatıralarımızdır.



                                               ~Dostoyevski~

BUGÜN NELER ÖĞRENDİM???


    KPSS belası ile uğraşırken seminere katılmak akıl işi miydi, bilemiyorum.Birde tüm gün dersimin olduğu şu günde.Son zamanlarda kişisel gelişim kitaplarına fazlaca yoğunlaştığımdan olsa gerek bu seminer benim için önemliydi.Belki ilk yıl hazırlanıyor olsaydım KPSS'ye, o zaman dersi ekmeye cesaret edemezdi benim gibi telaşlı bir tip.İlk hazırlanışım olsa kendi kendime halledebileceğim bir ders konusu bile gözümde büyürdü ve 'eyvah!nasıl açığı kapatacağım' endişesiyle içimi yer bitirirdim:)Neyse ki o evreleri atlattım.Bu sene bu işi başaracağımdan son derece emin bir tutum içindeyim.Her ne kadar bu tutum içinde olsam da insanın her zaman bir B planının olması gerektiğini düşünenlerdenim.Yada eşeği sağlam kazığa bağlamak diyelim şuna.Oldu ki kazanamadım sınavı her hangi bir sebepten.İşte o zaman özel okullara başvurduğumda üniversiteden edindiğim diploma ve bir-iki belge dışında beni seçecek kişilere sunabileceğim belgelerim olsun niyetim.Mesela empati,etkili iletişim ve diksiyon önemsediğim seminerler arasında.Gerçi özel sektör de bu işler nasıl dönüyor haberim yok ama mantıken düşündüğümde okulda çalışacak öğretmeni ben seçecek olsam, bir öğretmen kendi branşının dışında da insan ilişkilerinde etkili belgelerle gelse o kişinin hanesine bir +'dır.Başvuran bir kaç kişi arasında o kişiyi farklı yere koyar diye düşünüyorum.Yanılıyor da olabilirim:)Farzedelim ki yanılıyorum.Ne değişir ki ben zaten sertifika vermeseler de kişisel gelişim alanında her şeye ayrı bir sempati,ayrı bir ilgi duyuyorum.O halde her koşulda haneme + yazıyorum:)

    Gelelim bugün ki seminer konusuna:EMPATİ VE ETKİLİ İLETİŞİM
    Seminer de küçük küçük notlar aldım. Bir çoğu bildiğimiz şeyler aslında ama insan bazen bilip de uygulayamaz ya yada hissettiğin duyguları başka biri güzel bir sözle,bir şarkı sözüyle ifade ettiğinde nedense daha bir hoş olur ya bende öyle yaptım.Bildiğim,yaşadığım deneyimlerde olsa yazdıklarım, başka bir ağızda kelimelere dökülmesi daha not alınası geldi:)

   Öğrendim ki HER DOĞRU HERKESE SÖYLENMEZMİŞ.Çok iyi niyetli biri isen söylediklerin karşındaki insan için anlam ifade etmiyormuş.Karşındaki kişiye doğru olanı aktardığında, karşındaki kişi bunu hiç bir şekilde kabul etmiyor ve üstüne üstlük kestirip atıyorsa tek nedeni varmış: O da işine gelmediği...
  Bir de POKER SURAT diye tabir edilen şey rengini belli etmeyen insan tipiymiş ve dünya da yediğin en sert yumruk hiç beklemediğinden yani en sevdiğinden gelen yumruk imiş.!!

   İlgimi en çok çeken ilk nokta Salih bey dedi ki çocuklarımızın 4.sınıfa geçmeleriyle beraber
1)Fotografik hafıza teknikleri
2)Hızlı okuma
3)Yaratıcı düşünme ile ilgili konularda yeterli donanıma sahip olmalarını sağlayabilirsek çocukların gelecekte nasıl iyi noktalara geleceklerini görecekmişiz ki bende bu fikre kesinlikle katılıyorum.

   İlgimi çeken 2.detay kurduğu şu cümle oldu.Lütfen size sorunun cevabını düşünün ve çevrenizdekilere bir sorun: "İYİNİN EN BÜYÜK DÜŞMANI KİM?"
Kimmiş biliyor musunuz?En iyi.En iyi, iyinin düşmanıymış.Mükemmeliyetçilikmiş.Mükemmeliyetçilik ise çağımızın yeni türeyen bir hastalığıymış.Her şeyin muazzam olması,elini attığın yerde aradığını mutlaka bulma isteği,her şeyin en iyisine sahip olma...Üzerinde düşünülecek,detaylandırılacak,tartışılabilecek uzunca bir konu...Bu konuda tolerans,esneme kabiliyeti çok önemliymiş insan ilişkilerinde.Yumuşak huylu olunmalı,sert-köşeli olunmamalı yoksa yalnız kalmaya mahkummuşsunuz.Bu da sizi doğal olarak bunalıma götürürmüş.

    Sevdiğim birkaç sözü de not aldım:
  • "Susmak iki kere konuşmaktır."
  • "İyi dinleyiciler konuşanın sözünü kesmez, cümlelerini tamamlamaz."    
  • "Kötülüğe iyilikle mukabele et."
  • "Bir insanı tanıyabilmek için,

        1)neye güldüğüne
        2)Övüldüğünde nasıl hareket ettiğine bakın."
  • "Dost karşısında sesli düşünebildiğin insandır."
  • "Dostlar ve yakın çevremiz, üstümüzdeki yükleri hafifletirlerse dostlardır." 


    Biriyle konuşurken dikkat edilmesi gereken önemli detaylardan biri noktalardan sonra duraksamalısın ki karşındaki kişiye söylediklerin hakkında düşünme fırsatı verebilesin.Bu sayede konuşmanın daha kaliteli geçmesini sağlamış oluyormuşuz.Birileri bize soru sorduğunda ise içimizden 2'ye kadar sayıp sonra cevap vermeliymişiz.Aksi halde beyin zihnimizde var olan hazır cümleleri kullanıyormuş.Bu şekilde zihnimizi de düşünmekten alıkoyduğumuzu düşünüyorum ben.Bir de 2 sn. bekleyip cevap vermek bize sorulan soruyu önemsediğimizi gösterirmiş.

   Buraya kadar anlattıklarım ilgimi çeken,biliyor da olsam not almaktan hoşlandığım yada bildiğimi gün gelip unuttuğum için not aldığım paylaşımlardır.Bir de birtanesi var ki bence önemli bi detaydı.Ama ve fakat bağlaçları."ben seni arayacaktım ama,......"dan sonrası fasafiso.Bunu çoğumuz biliriz.Ama dan sonrası yalan değilse bile gerçeklik payı çok düşüktür,bir tür bahanedir,önemsenmediğini gösterebilir.Bu bağlaçlar çözüm değil sorun odaklı bağlaçlarmış.İlerleyen zamanlarda yaygınlaşmasına uğraşılan ama-fakat bağlaçları yerine,ve-veya çözüm odaklı bağlaçlar kullanılmaya çalışılmasıymış.Sanki yerlerine kullanmak her durumda uygun değil gibi ama yaygınlaşınca hep beraber görürüz.Bilgilerinize...;)
    Bu blogu açmamda ki nedenlerden biri paylaşmayı sevmemdi.Mantıklı mantıksız,alakalı alakasız içimden gelen çokça şeyi paylaşmaktı.Okur musuz bilemem,sıkılır mısınız yada ilginizi çeker mi bilemem.Ben sevdiğim şeyi yaptım ve paylaştım.O halde benden bu kadar...iyi gecelerrrr:)

9 Kasım 2012 Cuma

YAĞMURU SEVİYORUM, ISLANIYORSAM EĞER:)

    Farzedin ki sabah yürüyüşüne çıktınız her zaman olduğu gibi.Hava bulutlu yağabilir de yağmayabilir de.Ama yüksek ihtimalle yağacak.Buna rağmen çıktınız bir yola.Biraz yol aldınız hafif atıştırmaya başladı, az daha yol aldınız yağmurdan gözünüzü açıpta önünüzü göremiyorsunuz...Ne yaparsınız?
  a)hemen geri dönerim
  b)zaten hiç çıkmazdım ki
  c)şeker değilim ya erimem,yola devam ederim


    Ben ne yapmış olabilirim?Ayakkabım bir derya olsa da, elbiselerim çamaşır makinasından sıkma programını es geçmiş gibi şapur şupur su akıtsa da vazgeçmeDİK.Babam ve ben:)

    Üstelik öyle güzeldi ki hayatımda donuma kadar ıslandım dediğim zamanlarda aslında hiçte o kadar ıslanmadığımı fark ettim.Eminim bir yerlerden beni izliyor olsaydınız deli olduğumu düşünür ve halime gülerdiniz.Yolda biriken su birikintilerinin üstünden boyumdan büyük adım atarak atlatmak yerine üstünde zıplayarak geçişimi görmeliydiniz ve görmeliydim...O halimi [marifetmiş gibi:)] dışarıdan bir gözle izlemeyi ne çok isterdim:)Babam gördü mü bilmiyorum çünkü  yaramazlık peşindeyken babamdan bi adım gerideydim.Çünkü çocukken en iyi bildiğimiz şey yaramazlık yapacaksan anne-baba görme-ye-cek.İşin raconu bu:)
    Eve geldiğimizdeki halimizi anlatmama gerek yoktur sanırım.Bunu neden anlattım?Hayatım boyunca -özellikle sabahın altısında olduğunu belirterek söylüyorum ki- hiç bir yeni güne bu kadar mutlu, bu kadar huzurlu,bu kadar çocuk ve bu kadar ıslak başlamamıştım:) çok güzeldi çoookkkkk.Yeri dolmayacak sabahlarımdandı, asla unutulmayacak ve tebessümle anılacak.Ve bu kadar keyif aldığım bir olayı paylaşmak istedim, bunu yazmayı başka bir güne ERTELEMEDEN.Saat 23:59.
     Herkeslerin gönlüne göre, yeri dolmayacak güne başlamaları olsun dilerim:)

Template by:

Free Blog Templates