7 Ekim 2012 Pazar

BİR KIZLA TANIŞTIM GEÇEN SENE BU ZAMANLARDA.

Bir kızla tanıştım geçen sene bu zamanlarda.Ankara'daydım.Dershane de ilk günüm. Tek başıma bir sırada oturdum kimseyle tanışıklık kuramadım her zaman ki çekingenliğimle.Ders bitti sınıfım kapısından çıktım iki kişi karşımda.Biri sarışın diğeri sarışına göre biraz daha koyu saç renkli, ama ikisi de alımlı.Durdurdular beni ve derse geç kaldığını defterimin fotokopisini çektirmek istediklerini söylediler.Beraber gittik fotokopiciye, yolda da konuştuk.Sarışın olan o dershaneye geliyormuş diğeri ise arkadaşı,eşlik etmiş ona ilk gününde.Defterin fotokopisi çekilirken geçiriyorum içimden ne hoş kızlar, acaba uyanık cingöz falan mı bunlar, acaba beni kullanırlar mı kimseye hayır diyemediğimi anlayıp,diye düşüncelerle boğuşurken sarışın olanı devamlı bir şekilde "kusura bakmayın,sizinde vaktinizi aldık,isterseniz daha sonrada çektirebiliriz, gerçekten çok teşekkür ederiz" gibi benim fesat düşüncelerimin aksine olabildiğince ince,düşünceli,zarif ve çooook sevimli bir kız düşüncesine bıraktı yerini.Ayyy dedim ne tatlı bu.
Ertesi gün oldu tamamen herhangi biriyle de olsa arkadaşlık bağı kurmak için hevessiz, yıl boyu tek de kalsa tamamen dersi dinleyip eve dönmeye ayarlı bir kız modeli çizmiştim kendime.Neyse sınıfın kapısından geçerken içimden nereye otursam acaba, yine dün ki yerime oturayım deyip kapıdan geçip dün ki yerime baktığımda sarışın kız benim yerimde oturuyor.O kadar sıra içinden gelip benim yerime oturması tesadüf müydü?Bende hemen kaynaşamam,hemen bir uzak durucam ya (bir de artık yeni arkadaş istemiyorum mevzum var işin içinde) başka bir yer ararken gözlerim, ayaklarım beni sarışın kızın yanına oturttu.Öyle hiç müsaade falanda istemedim.Derken artık sıra arkadaşlığını ilan ettik.O geç kaldığında yeri benim yanım, ben geç kaldığımda yerim onun yanı oldu.O zamanlar tatlı,güzel,sevimli ve iyi bir kıza benzeyen bu sarışınla sadece dershane arkadaşlığı olarak görünüyordu arkadaşlığımız gözümde.Öyle de olmalıydı...Çünkü çok şey yitirmiştim kendimden.İyi niyetlerim bir bir azalıyor, gözü açık insanlara karşı gözümü açmaya çalışıyordum kendimi buna zorlayarak.Dolayısıyla ben olmaktan çıkıyordum.İnsanlara sevgini çıkarsızca sunduğunda önemsenmediğini öğrenmiştim.Ya da insanların duymak istemediklerini söyleyince kendini kapının önünde bulacağını öğrenmiştim, sen ne kadar doğru olanı söylesen de.İkilemdeydim yani artık iyi olmaya devam etmelimiydim yoksa kötü kalpli kızı oynamanın zamanı gelmişmiydi?Yine eski saflığımla insanlara  sevgimi sunup insanların bunu hoyratça kullanmalarına seyirci mi kalmalıydım,yoksa azcık gözlerimi mi pörtletmeliydim her ne kadar inandırıcı olamasam da?En iyisi mi herkesle merhaba merhaba olmak ve fazlasını istememekti.O yüzden de bu daha fazla ileriye götürmemek için direndiğim dershane arkadaşlarımdan memnundum.Zaten Ankara'ya giderken Allah'a dua etmiştim "Allah'ım karşıma arkadaş falan çıkarma bunca zaman gördüklerim bana bir süre daha yeter.Ama ille de bu iş olacaksa gönlü temiz,kafamda hiç soru işareti bırakmayacak,saf sevgisini sunacak biri olsun bari" diye.Biliyorum çokça dileyim gerçekleşmiştir er yada geç.Nasıl dilediysem bu dileği hayatımda ilk defa bir dileğimi takip edebildim ve bir gün olur da gerçekleşen bir dileğiniz var mı sorusuna hiç düşünmeden cevap vereceğim bir dileğim oldu.Kendi değerlerimi, inandığım doğrularımı kaybettiğim zamanda çıkageldi bu sarışın.Hani dilek dilemiştim ya, o dileğim de dile getirmediğim ama beynimden geçen en ince ayrıntıya bile sahipti bu kız.İçime çöken karanlığı tek bir iz kalmadan sildi süpürdü yerini pırlanta kadar göz kamaştırıcı parlaklığına bırakarak üstelik.Yeniden inandım iyi insanların varlığına,bütün insanları sevmeye başladım yeniden en kırgın olduklarımı bile...Artık kimseye kırılmamayı öğrendim, kırmak kırılmak yerine herkese kendi yolunda başarılar dilemeyi öğrendim.Hani deriz ya hepimiz -ki ben çok derdim-"bu tip insanlar insanın içindeki iyiliği tüketiyor zorla fesatlık sokuyorlar insanın içine" diye.O tip insanların içimdeki güzel duyguları tüketmesine seyirci kalmak yerine içimdeki iyiyi beslemeyi öğrendim.Hayatı belki de hiç olmadığı kadar sevmeyi öğrendim.Hayattan hiç bu kadar keyif almamıştım belkide, belkide hiç bir şey bu kadar huzur vermemişti içime...İnsanları daha bir çok sevdim; otu,böceği,kuşu,postaneden aldığımız renkli uyduruk kağıdı bile çok sevdim ben.Bankada verilen sıra numarasını,daha öncesi başkalarının yere attığı benimse tiksinerek bakıp hayatta elimi sürmem diyeceğim mavi kapakları şimdi ise hevesle toplamayı sevdim.Ve daha çok şeyi sevdim saymakla bitiremeyeceğim olabildiğine mantıklı ve belkide daha fazla saçmalıkları sevdim.Ve sonunda kaybettim.Bu kadar sevgiye kayıtsız kalamadım ve bıraktım kendimi onun fazlasıyla şefkatli, merhametli, küçük bir kuş gibi çırpınan heyecanlı sevgi dolu yüreğine,dostluğuna...Hani küçük bir kuşu alırsınız elinize nasıl savunmasız nasıl sıcacık pır pır atan kalbi vardır...Hani hissedersiniz tüm bunları avucunuzun içinde...İşte bu kız da öyle.Şans meleğim diyorum ben ona,öyle çünkü.Bir gün artık dayanamadım sordum.Dedim gerçek misin sen?Yani bu zaman da,bu kötülükte,bu art niyetli dünya da sen nasıl böyle kalabildin?Nasıl böyle sevgi dolu?İnsanlardan tek beklediği şey samimiyet olan biri bu zamanda...?Hayretler içindeydim!Ben saf salak...Sen istesen de değişemezsin diye söylenen ben, zırhımla dolaşıyorum insan içindeyken...Ben bile değiştim her şeye hemen inanan ben...Sen nasıl başardın böyle çocuk saflığında kalabilmeyi?Bu kadar içten,samimi,naif,iyi demeyeceğim içinde hiç kötülük barındırmayan,entrikasız olduğu gibi,yalan söyleyemeyen...O kadar kıskandım ki seni...Bu kadar ışıl ışıl parlayan yüreğinin güzelliğiyle...Söylesene pamuklara mı sarmaladılar seni, yoksa uyuttular da yüzyıllar sonra mı uyandırdılar???Olamaz ya vallahi de billahi de olamaz...Allah ben nasılım bilmiyorum ama ben de dahil art niyetli insanları uzak tutsun senden.Biliyorum senin gibisi yok ama en azından sana en yakın olanları var etsin etrafında.İsteseler de kıramasınlar seni.Benim etkilendiğim gibi etkilensin insanlar senden.İyilikle güzellikle donansın sana yakın olan herkesler.
    Uyuyan prensesim,şans meleğim,şaşkınım benim:)Allah'ıma milyonlarca kez şükrediyorum seni karşıma çıkardığı ve içten dilediğim duayı gerçek kıldığı için.
Çok güzel zamanlarımız oldu seninle ve daha çoku da olacak inşallah.
     Daha çok cafelere gidip falcıdan tırsıcaz, her seferinde akıllanmayıp herkes çayını yudumlarken o grubun içinden yine başbaşa kalıp hangisi benim çayım sorusunu milyon kez sorucaz birbirimize,ben mi dedim sen mi dedin diyerek sohbetler içinde kaybolucaz,sonuna kadar saçmalıcaz,gülücez, ama hiç ağlamıcaz ağlatmıcaz birbirimizi.Aslında geçen yıl bu zamanlarda tanışmış değilde, yılların verdiği bir güven,bir samimiyet vardı aramızda.O kadar kötülüğün içinde meğer aynı filmin aynı karelerinden sıçramışız biz.Bundandır yıllardır birbirine hasret kalan dostun sıcaklığını bulmamız birbirimizde.
     Her insanın bu hayatta tamamlaması gereken bir görevi varmış.Kendiminkini bulamasam da senin ki belli.Meleklerin yeryüzüne yansımasısın sen...Hayatın da kalbin kadar güzel olsun Seram...:)
      

0 yorum:

Template by:

Free Blog Templates